30 Mayıs 2015 Cumartesi

Baba Evi, Avare Yıllar ve Orhan Kemal Müzesi



Mehmet Raşit Öğütçü nam-ı diğer Orhan Kemal ile Nazım Hikmet'in yolu mapusta kesişmiş. Orhan Kemal şiirlerini Nazım Hikmet'e okur o da pek beğenmezmiş. Nazım Hikmet bir gün Orhan Kemal'in bir öyküsünü dinlemiş ve şiirle uğraşmamasını mutlaka öykü yazmasını tavsiye etmiş. Orhan Kemal'in şiirlerini okumadım Nazım şiir meselesinde ne kadar haklıydı bir şey diyemem ama öykü anlatma konusunda Nazım haklıymış. Orhan Kemal iyi ki yazmış. Neden bu yaşıma kadar Orhan Kemal okumamıştım, neden kimse beni bu yüzden kınamamıştı bilmiyorum.

Orhan Kemal'i seven bir arkadaşımın övgüleri kulağımın bir köşesinde kalmış; artık bir romanını okuyayım dedim. Hem edebiyatını hem de onu tanımak için otobiyokgrafik romanlarından oluşan Avare Yıllar serisinin güzel olacağını düşündüm. Yazarın çocukluk yıllarını anlatan Baba Evi ve aynı baskıda yer alan, yazarın gençlik yıllarını anlatan Avare Yıllar romanlarını okudum. Küçük Adamın Romanı serisinin üçüncü kitabı Cemile'yi hemen listeye ekledim.

Baba Evi


Baba Evi Orhan Kemal'in Adana'da geçen çocukluk ve ilk ergenlik yıllarını anlatıyor. Önemli ve sert bir babanın ve merhametli bir ananın oğlu olan Orhan Kemal çiftlik hayatının keyfini sürerek başlıyor hayata. Babasından da az çekmiyor. Babasının siyasi faaliyetleri artık Türkiye'de barınma imkanı kalmayınca aile Lübnan'a göçüyor. Böylece hasretlik, yabancılık başlıyor. Zamanla aile elindekini avucundakini tüketiyor, yavaş yavaş fakirliği de aşan bir yokluk içine düşüyor. Önemli adamın çiftliklerde yetişen bey oğlu olmaktan, lokanta komiliğine boş gezenin boş kalfalığına kadar çeşitli hallere giriyor. En çok da top peşinde koşuyor Orhan Kemal.

Avare Yıllar


Avare Yıllar Orhan Kemal'in gençlik yıllarını, kendini bulma sancısını anlatıyor. Futbol peşinde koşarken fakirlkten, çaresizlikten, itilmişlikten bunalan ve Adana'ya dönerse eski günlere de dönebileceğini, daha da önemlisi babasının baskısından kurtulabileceğini uman Orhan Kemal zar zor Adana'ya dönüyor. O zamanlar edindiği güngörmüş bir arkadaşının söylediği gibi sorun kendisinde, zora gelememesinde, sebat edememesinde ama onun bunu anlamasına çok var. Önce ırgatığı beceremeyişini, işçiliğe cesaret edemeyişini görüyoruz sonra İstanbul'da şansını deniyor ama yine tutunamıyor. Fabrikada düşük ücretli bir memurluk ve daha önemlisi aşk küçük adamın hayatında yeni bir sayfa açıyor… Sanıyorum devamı Cemile'de.

İki romanda da yazarın diline bayıldım. Son derece doğal, akıcı diyaloglar beni hüzünlendirdi, güldürdü, sanki yanımda konuşuyorlarmış, seslerini duyuyormuşum gibi oldum. Güçlü anlatımıyla Orhan Kemal Adana'nın sıcağını da, aç bir midenin kazınmasını da, bir dükkanın arka bölümünde içilen şarabın mahmurluğunu da yaşattı. Anlattıkları zaten kendi başından geçen veya tanık olduğu, insancıllığı ve gözlem gücüyle kavradığı şeyler. O yüzden romanlarda kısalığından ve sade anlatımından beklenmeyecek bir derinlik ve doku vardı.

İşte bahsettiğim palto.
Kaynak: www.orhankemal.org

Orhan Kemal Müzesi


Bunun üzerine yapılacak en güzel şey Cihangir'deki Orhan Kemal Müzesi'ne gitmekti. Taksim'den yürüyerek 10 dakikada varabileceğiniz müze aslında 2 odalı küçük bir sergi. İlk bölümde fotoğraflar, Orhan Kemal'in romanları, bazı yaşızmaları ve özel eşyaları var. Bu odada göredüğüm fotoğraflar bana bunlar nasıl ortamlar dedirtti. Bir karede Haldun Taner diğerinde Halit Kıvanç  bir başkasında Nazım Hikmet. Nazım Hikmet'in hapisten Orhan Kemal'e yazdığı mektupla Orhan Kemal'in eşine yazdığı mektubu okumak çok güzeldi. İkinci oda ise yatak ve çalışma odası olarak tanzim edilmiş, Orhan Kemal'in meşhur paltolarına, kitaplığına, daktilosuna, plaklarına ve pek çok özel eşyasına ev sahipliği yapan bir oda. Burada da Orhan Kemal neler okumuş, el yazısı nasılmış, siyah-beyaz foroğraflarda gri görünen paltosu balıksırtı desenliymiş diye diye dolaştım. Yazdıklarıyla benim için zaten bir isim değil bir insan olan Orhan Kemal'in artık kanlı canlı bir adam olduğunu söyleyebilirim.

Baba Evi ve Avare Yılları okumuş olmak müzenin benim için anlamını kat kat artırdı. Keşke Cemile'yi de okumuş olsaydım dedim. Şimdi Cemile'yi okumak daha da zevkli olacak. Eğer Orhan Kemal'i okuyup sevdiyseniz müzeyi ziyaret etmenizi tavsiye ederim. Eğer müzeyi gezmeye niyetliyseniz Orhan Kemal'in hayatını şöyle bir araştırmanızı veya Küçük Adamın Romanı serisini okumanızı daha şiddetli tavsiye ederim. Ben makinamı yanıma almayı unutmuştum ama fotoğraf çekmek serbest. Müracaat müzenin alt katında bulunan İkbal Kahvesi ve Kitabevi'ne, giriş 5 lira.

7 yorum:

  1. Ben de bu üçlüyü okuyacağım, listemde var ama bakalım ne zaman :) tanıtım için teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benim de 4-5 yıldır okumak istediğim hatta aldığım kitaplar var :) Bunları o kadar bekletmeyin hemencecik okuyun gitsin.

      Sil
  2. Yazınızın başında değindiğiniz "niye beni okumam konusunda kimse uyarmadı" özeleştirisi gereğince ben sizi eleştireyim (!) Orhan Kemal'i okumamak Türk Edebiyatında ne kadar okursanız okuyun eksik kalmak demektir. Yazarın tüm roman ve öykülerini okumuş ve sahip olmuş birisi olarak (Tek istisnası 'Kardeş Payı' adlı öykü kitabını hala bulamadım) mutlaka okumanızı diliyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öyleymiş gerçekten yavaş yavaş okuyacağım. Bu arada Orhan Kemal'in yeni bir romanı keşfedildi, onu da eksikler listesine ekleyin :)

      Sil
  3. oleeeey bilmiyoduuum yaaa hemen giderim kolay yerdeymiş eh orhan pamuka da uzak değilmiş yani :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet Masumiyet Müzesi ile yakın, bu müze küçük olduğu için ikisini bir günde bile gezebilirsiniz.

      Sil
  4. Teşekkür ederim yazı için ayrıca sitemi ziyaret etmeyi unutmayın
    http://islamguzelahlaktir.blogspot.com/

    YanıtlaSil

Söyleyecek sözü olanlara bayılırım! :)