17 Kasım 2013 Pazar

Paris, Hemingway ve İki Kitap

Herkes yapar mı bilmem, ben şehir dışına çıkarken gideceğim şehirde geçen bir roman, orayla ilgili bir kitap veya o şehirle özdeşleşmiş birinin hayatını okumaya bayılırım. Paris'teki Eş de çok önceleri görüp beğendiğim ama sonra okumadığım bir kitaptı. Paris arifesi yeniden bu kitabı fark edince pek sevindim çünkü Paris'teki Eş Ernest Hemingway'in ilk eşi Hadley Richardson'ı ve Hemingway çiftinin evliliği ile Paris'teki hayatlarını anlatıyor. Elbette Ernest Hemigway'in yazarlık kariyerinin başındaki mücadelesi ve kişiliği de geniş yer alıyor kitapta. Yani hem Paris'te geçen bir roman, hem de Hemingwaylerin hayatı, daha ne isterim?

Paris'teki Eş Hadley ile Ernest'in tanıştığı gece ile başlıyor. Evlendikten kısa bir süre sonra Paris'e taşındıkları için kitabın neredeyse tamamı Paris'te geçiyor. Çiftin ayrılıp ABD'ye dönmesine kadar devam ediyor. Romanın kapsadığı dönem sadece dört kez evlenen Ernest Hemingway'in ilk eşiyle yaşadıklarını anlatması açısından değil, bir yazar olarak kendini kabul ettirmesi ve ilk eserini yayınlatması mücadelesini de içermesi açısından ilgi çekici. 

Hemingway'in hayat hikayesine hakim olanlar kitapta elbette büyük sürprizler bulamayacaklar. Benim gibi Hemingway'in savaş muhabirliği yapmış, I. Dünya Savaşı ve İspanya iç savaşına katılmış, maço ve çapkın bir doğa adamı olduğu dışında bir şey bilmeyenler için ise heyecanlı bir hikaye. Her şeyden önce tutkulu bir hikaye. Hadley'in tutkusu Ernest, Ernest'in tutkusu ise edebiyat. Ernest de Hadley'i seviyor aslında, Hadley ise kendinden sekiz yaş küçük bu macera sever adamda şüphesiz o yaşına kadar ıskaladığı hayatı, kendine biçilmiş sıkıcı yaşamdan kaçış imkanını buluyor. 

Fedakarlık, hırs, gözyaşı, eğlence, kıskançlık, bencillik, lüks ve yokluk... Hepsinin yaşandığı evliliği yazar Paula McLain Hadley'in ağzından anlatıyor. Nadiren de anlatıcının kim olduğunu içeriğinden anladığımız kısa bölümlere yer veriyor. Hadley'in anlayışlı ve şefkatli tarafını anlatıma da yansıtarak sevdiği sevmediği herkesi iyi ve kötü taraflarıyla sunuyor. Bu tarz ve aradaki kısa bölümler karakterlerin karikatürleşmeden yeniden hayat bulmasını sağlıyor. Böylece benim önceden antipatik bulduğum Ernest'e karşı en azından bir acıma ve anlayış geliştirmeme de neden oldu bile diyebilirim.

Anlatım akıcı, bazen detaylara yer verse de okutuyor kendini. Öykü zaten belli ama ben yazarın da kurgularken fena iş çıkarmadığını düşünüyorum. Okuduğunuz en güzel romanlardan biri olmayabilir ama özellikle Paris'te kitapta bahsedilen caddelerden geçip o kafelerde otururken okumak, özellikle de edebiyat sever biri için harika bir deneyim.

McLain, Hemingwaylerin Paris hayatını birçok kaynaktan derleyip romanlaştırmış, hatta kitabın sonuna bir kaynakça ve son söz eklemiş. Dilerseniz buradan devamla ister Ernest veya Hadley'in hayatı hakkında yeni kitaplara, ister Ernest'ın o dönemde yazdığı yaşadıklarından izler taşıyan romanlara ulaşabilirsiniz.

Hadley, Jake (nam-ı diğer Bumby), Ernest.
Aralık 1925
Kaynak: wikipeadia.com

*   *   *

Nitekim ben de hızımı alamayıp Hemingway'in ilk romanıyla devam ettim okumama. Fiesta: The Sun Also Rises (Güneş de Doğar) roman Paris'teki Eş'te de uzun uzun anlatılan ve çiftin ilişkisinde önemli bir dönemeci imleyen bir tatilden esinlenilerek yazılmış. Romanın anlatıcısı ve baş karakterlerinden biri olan Jake Barnes aslında yazarın kendisi. Savaş arkadaşı delikanlı Bill Gorton ve sıradan ve sıkıcı Robert Cohn ile Panplona'daki şenliğe katılıp yapılacak boğa güreşlerini izlemeye karar veriyor. Jake dahil herkesin hastası olduğu Leydi Bret Ashley ve nişanlısı içkici Michael Campell'ın da onlara katılmasıyla olaylar gelişiyor. Sonrası kısa cümleler... Paris'i, balık avlama gezisini ve boğa güreşlerini anlatan doğa dolu sayfalar. Savaşın yıprattığı kayıp ruhlar, bohem bir hayat, içki, neşe, depresyon, içki, içki...

Paris ziyareti üzerine hele de Paris'teki Eş'te (olabildiğince) işin gerçeğini okuduktan sonra roman ayrı bir tat veriyor. Örneğin matadorun öldürdüğü boğanın kulağını beğendiği kadına göndermesi merasiminin aslında Headley'in başına geldiğini, başkahramanın iktidarsız olmasının belki de Ernest'ın evli olduğu için kendini eli kolu bağlanmış hissetmesine yorulabileceğini bilerek okuyorsunuz.

Kitap, Hemingway'in buzdağı da denen 'bırak eylemler kendisini anlatsın, sadece gerekli olanlar kalsın, gerisini sil at' felsefesinin sonucu kısa cümleli net anlatımının da tipik bir örneği. Diğer yandan Hemingway'le aynı şeyleri gerekli bulmuyorsanız romanın sokak adları, kahramanların yemek saatleri gibi gereksiz detaylarla dolu olduğunu düşünebilirsiniz.

Kurgunun yaşanmış bir olaya dayanması olayın çok da enteresan olduğunu düşündürmesin size. Anlatmakta usta olduğu kayıp nesli simgeleyen klasik bir öykü olsa da herkesi doyurmayabilir. Sürekli bir şeyler olmasını, çarpıcı bir şeylerin gelişmesini beklerken kendinizi kitabın sonuna gelmiş bulabilirsiniz. Ben çok zevk alsam da kitabın bu tarafını da görmezden gelemem. Bu özelliğiyle büyük yazarın büyük romanlarından önceki bir alıştırması izlenimi veriyor.

Yine de yazarın hayatından bir kesit, bir gezi/anı kitabı değerlendirilerek yazarın özgün üslubunun tadına varılabilir. Anlatımı benim için ilginç kılan, dönemin sokak ağzını da romana yansıtmış olması. Bu başta anlamayı zorlaştırsa da 'chap' (panpa, eleman), 'start' (yola çıkmak, gitmek), 'tight' (sarhoş, kafası kıyak), 'rot/rotten'(çok kötü, berbat) gibi kelimelerin anlamını çözdükçe okumak keyifleniyor. Yalnız yazar bol bol Fransızca ve İspanyolca kelime kullanmış. Kitapta bunlara bir dip not bile verilmediğinden kayıplar oluşuyor. Keşke bunları bilmediğimizi yayınevi de kabul edebilseydi.
Soldan sağa: Ernest (Jake), Harold Loeb (Robert), Lady Duff Twysden (Bret),
Hadley (romanda yok), Donald Steward, Pat  Guthrie (Mike)
Bill bu fotoğrafta yok.
1925, Pamplona
Kaynak: wikipedia.com

İki kitabı da gönül rahatlığıyla önerebilirim. İkisini birlikte okumanız iki kattan fazla zevk verirken bir de kitapta bahsedilen yerlere aşinaysanız, hele de hal-i hazırda oralardaysanız, fevkalade keyifle okuyacağınızı düşünüyorum.

11 Kasım 2013 Pazartesi

Kavim

Ahmet Ümit okumayan var mı?! Şimdi malum reklamdaki gibi bir sessizlik bekliyorum. Kavim'in resimdeki kapağında 31. baskı diyor ama siz ona bakmayın, şu an 32. baskısında ve bundan ayrıca cep boyu da 9 baskı yapmış. Ahmet Ümit gibi en çok satan bir yazarın en çok beğenilen romanlarından. Konusu elbette bir cinayet ve Başkomiser Nevzat.

Bu sefer genç bir adam haç saplı bir bıçakla öldürülüyor, baş ucunda bir İncil var. Ekip katilin bıraktıklarından bir ipucu çıkarmak için Süryani, Nusayri derken... Gizli bir tarikatin işi mi bu? Mafya hesaplaşması mı? Kaçakçılık mı? Ne kadar çok yazarsam polisiyenin yegane unsuru gizemi öldürebilirim o yüzden susuyorum ama şunu söylemeliyim [yarı spoiler] Behzat Ç: Ankara Yanıyor'u izlerken aklıma Kavim geldi [yarı spoiler].

Ahmet Ümit için hep soluksuz okudum veya benzer bir şeyler derler. Gerçekten de akıcı, yormayan, okuyucuyu bağlayan bir anlatımı var. Misal Başkomiser Nevzat'ın kendi kendine düşündüğü/konuştuğu bölümler çok hoşuma gitti. O çelişkileri, kendine kızışları, tam kendisini ikna ederken başladığı noktaya dönüşü çok doğaldı. Diğer yandan dinler, Anadolu kültürleri ve cinayetle ilgili verdiği bilgilerde sanıyorum hiç bilmeyen de anlasın, en dikkatsiz okuyucu da hiçbir şeyi kaçırmasın düşüncesiyle tekrarlara düşmesi ve konuyu uzatması beni biraz sıktı. Birinci tekil kişili anlatımın yukarıda bahsettiğim başkahramanın iç dünyasına açılan samimi bir kapı sağlaması avantajının yanında dezavantajı da vardı. Kurgu gereği Nevzatsız gelişen olaylar yer yer yapay diyaloglarla aktarılıyordu.

Hikayeyi ise genel olarak beğendim. Sıkı bir polisiye okuru değilim o yüzden katili tahmin etmedim, tahmine de çalışmadım. Romanın sonunda aralara serpiştirilen ipuçları birleşti (bunun bir de yapay konuşmalarla özetlenmesi benim için gereksizdi) şok edici değilse de romanın genel seviyesini düşürmeyen bir final oldu. Bazı kısımların ise romanın ana kurgusuna ne kattığını anlayamadım. Örneğin Evgenia'nın Yunanistan'a gidişinin nasıl bir işlevi vardı? Başkomserimin özel hayatı bir kitaptan diğerine dizi gibi takip edebiliyorsak, oradan tutunabilir belki.

Bir arkadaşım Kavim'i okuduğumu öğrenince "Hayatta bir Ahmet Ümit iyidir, fazlasına da gerek yok" mealinde bir şey söyledi. Ahmet Ümit'in hep aynı romanı yazdığı eleştirisini de birkaç kez duymuştum. Ben ilk Ahmet Ümit'imi Sis ve Gece ile yaklaşık sekiz yıl önce okuduğum ve pek bir şey hatırlamadığım için bir şey söyleyemeyeceğim ama geçtiğimiz haftalarda çıkan Beyoğlu'nun En Güzel Abisi'nin kapağındaki yazı dikkatimi çekti. "Aşk yaşamı, cinayet ölümü sıradanlıktan kurtarır." Buradaki ana fikri 2006 yılında basılmış olan Kavim'de de hemen hemen aynı kelimelerle bulmak mümkün. Bunun Ümit'in bir "motto"su olduğunu düşünmek istiyorum. Sanırım tüm bu kuşkularımın cevabını bir Ümit romanı daha okuyarak bulabilirim. Beyoğlu'nun En Güzel Abisi de çok yakın geliyor bana.

5 Kasım 2013 Salı

Okuma Şenliği: Kış 2013

Okuma Şenliği'nin 2013 Kış ayağı başlamış. Özetle aşağıdaki kategorilerde 3 Mart'a kadar kitap okuyup puan toplamaya çalışıyoruz. Ya da benim gibi "önemli olan katılmaktı" diyerek zaten okuyacağınız kitapları kategorilere sokmaya çabalayabilirsiniz. Detaylar için Okuma Şenliği Kış 2013

Ben önceki okuma şenliğinde finişe bile yaklaşamadım. Sonuç şöyleydi: Okuma Oyununa Var mısınız? O yüzden ben kendimi biraz sütten sayıp her kitabın en az 200 sayfa olması kuralını biraz esnettim. Listenizi oluştururken yardımcı olsun diye Kitap Notları'nda hakkında atıp tuttuğum kitaplara bağlantılar da verdim. İşte listem:


1. 10 puan: Altın Kitaplar Yayınevi’nden çıkan bir kitap okuyanlara.
Vahalla'nın Yükselişi - Clive Cussler (Altın Kitaplar, 2003, 543)

Kitap Notları'ndan... Akıl Oyunları - Sylvia Nasar

2. 10 puan: Kütüphaneden ödünç alınmış veya sahaftan satın alınmış bir kitap okuyanlara.
Angela’s Ashes – Frank McCourt (Flamingo, 1999, 426 sayfa) 
Shakespeare and Company’den 2 avroya aldım.

3. 10 puan: Adında bir hayvan adı olan bir kitap okuyanlara.
Sineklerin Tanrısı – William Golding (İş Bankası Kültür Yayınları, 2006, 253 sayfa)

4. 15 puan: 600 sayfadan uzun bir kitap okuyanlara.
22/11/63 – Stephen King (Altın Kitaplar, 2012, 816 sayfa)

5. 15 puan: Nobel Edebiyat Ödülü kazanmış bir yazarın bir kitabını okuyanlara.
Açlık – Knut Hamsun (Elips Kitap, 2007, 186 sayfa) (OKUDUM)
Hamsun 1920 yılında Nobel Edebiyat Ödülünü almış. 14 sayfacıktan bir şey olmaz, bu kitabı okurum.

Kitap Notları'ndan... Bitmeyen Kavga - John Steinbeck
Kelt Rüyası - Mario Vargas Llosa 
Altın Defter - Doris Lessing

6. 15 puan: Türk edebiyatında klasik kabul edilen bir roman okuyanlara.
Saatleri Ayarlama Enstitüsü – Ahmet Hamdi Tanpınar (Dergah Yayınları, 2005, 395 sayfa)
Bostan Patlıcanı övmüş; okumaz mıyım?

Kitap Notları'ndan... İçimizdeki Şeytan - Sabahattin Ali

7. 15 puan: Hiç okumadığınız bir ülke edebiyatından bir kitap okuyanlara.
Norwegian Wood – Haruki Murakami (Vintage Books, 2000, 296 sayfa)
Japon Edebiyatı. Yaz şenliğinde de listemdeydi ama yetişmemişti.

8. 20 puan: Sinemaya uyarlanmış bir kitabı okuyup filmini izleyenlere.
The Informant – Kurt Eichenwald (Broadway Books, 2001, 629 sayfa)
Based on a true story, 2009 yılı Soderbergh filmi, başrolde Matt Damon, IMDB puanı 6,5 ama olsun yine de izlerim.

Kitap Notları'ndan... Kelebek, Akıl Oyunları, Bitmeyen Kavga'ya ek olarak
Effi Briest - Theodor Fontane
Boleyn Kızı - Philippa Gregory
Uçurtma Avcısı - Khaled Hosseini

9. 20 puan: Adında kış mevsimine ilişkin bir sözcük olan veya konusunda kış teması olan bir kitap okuyanlara.
The Left Hand of Darkness – Ursula Le Guin (Ace, 2010, 304 sayfa) (OKUDUM)
Olaylar kış gezegeninde geçiyor, hava gerçekten çok soğuk!

Kitap Notları'ndan... Taht Oyunları - George R.R. Martin

10. 25 puan: Yasaklanmış bir kitap okuyanlara.

11. 25 puan: Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk hakkında yazılmış bir kitap okuyanlara.

12. 25 puan: Yayınlanmış en az beş kitabı olan bir yazarın ilk kitabını okuyanlara.
The Sun Also Rises – Ernest Hemingway (Arrow Books, 2004, 216 sayfa) (OKUDUM)
Aslında The Torrents of Spring (Mayıs 1926) kitabı bundan birkaç ay önce 1250 tane basılmış, sonra ciddi basım ve dağıtımı The Sun Also Rises (Ekim 1926) ile birlikte yapılmış. Üstelik bu kitap Hemingway’in ilk ciddi yazarlık eseri olarak kabul ediliyor. O yüzden gönül rahatlığıyla okuyorum.

13. 25 puan: Bir biyografi veya otobiyografi okuyanlara.
Tesla: Anlaşılmamış Dahi – Margaret Cheney (Aykırı Yayıncılık, 2009, 286 sayfa) (OKUDUM)

Kitap Notları'ndan... Akıl Oyunları'na ek olarak
Hayatım - Bill Clinton
Rıza Güral'ın Tornası - Rıdvan Akar
Zarafet - Donald Spoto (Audrey Hepburn)
Onun Parlak Işığı  - Danielle Steel (Danielle Steel'in oğlu Nick Traina)

14. 30 puan: Okuma yazmayı öğrendiğiniz yıl ilk kez yayınlanmış bir kitap okuyanlara.
The Firm - John Grisham (Deli, 2003, 501 sayfa)

15. 40 puan: Bir üçleme veya aynı seriden üç kitap okuyanlara.
Açlık Oyunları Üçlemesi
1. The Hunger Games - Suzanne Collins (Scholastic, 2008, 374 sayfa) (OKUDUM)
2. Catching Fire - Suzanne Collins (Scholastic, 2009, 391 sayfa)
3. Mockingjay - Suzanne Collins (Scholastic, 2010, 390 sayfa)
Aslında Asimov'un Vakıf serisindan üç kitap okumak isterdim ama bu kitaplar da ilgimi çekti ve biraz da kolay okunacak kitaplar olsun istedim.


Puan Durumu: 85


1 Kasım 2013 Cuma

Shakespeare and Company


Dünya’nın en ünlü kitapçısı belki de Paris’in Latin mahallesindeki Shakespeare and Company’dir.  Aslında iki Shakespeare and Company’den bahsetmek gerek.  İlki Sylvia Beach tarafından 1919’da kurulan ve Ernest Hemingway, F. Scott Fitzgerald, Gertrude Stein, Ezra Pound, James Joyce  gibi yazarlarının buluşma noktası haline gelen kitapçı. Aynı zamanda bir kütüphane ve yayınevi. Parasızlık günlerinde Hemingway buradan az kitap ödünç almamış. James Joyce’un şaheseri Ulysses ise ülkesinde yasaklıyken 1922 yılında Shakespeare and Company tarafından basılmış. 1940’ta Almanlar Paris’i işgal edince kitapçı da kapanmış.

Kayıp Kuşak özel bir bölümü hak ediyor.
İkinci Shakespeare and Company ise George Whitman tarafından 1951 yılında kurulmuş. İşte turist rehberlerine ilk ondan giren mekan da Whitman’ın kitapçısı (ancak kitapçının bu adı almasının Sylvia Beach’in 1963’teki ölümünün akabinde gerçekleştiğini belirtmeden geçmeyelim). Bu sefer de Beat Kuşağı yazarlarının mekanı olan kitapçı kütüphane ve yayınevi özelliklerine birkaç saat kitapçıda çalışmaları karşılığında gezginler için yatakhane işlevini de eklemiş. 

"Yabancılara düşmanca davranmayın, belki de tedbil-i kıyafet meleklerdirler."
Bu kadar tarih yeter. Merak edenler Sheakespeare and Company başlıklı kitaptan detayları okuyabilirler. Gelelim neler var neler kısmına.


Merdivenler?
Shakespeare and Company yan yana iki kitapçıdan oluşuyor. Sırtınızı Sen Nehri’ne verdiğinizde sağınızda kalan dükkan yeni kitapların satıldığı yer. Kitaplar İngilizce ve çoğu karton kapaklı. Duvarları tavana kadar kitaplarla kaplı. Kitap doz aşımından anlaşılmayan hem tematik hem de alfabetik bir düzen var. Dükkanın ön kısımlarında edebiyat hakim, derinliklere doğru, kültür, sanat, yemek gibi farklı konular kendine yer bulmuş. 

Üst kat ise çocuk ve gençlere yönelik kitaplarla Sylvia Beach’in anısına adanmış bir kütüphaneye mekan oluyor. Burada bir küçük bölüm ziyaretçilerin notlarıyla dolu, bir başka minicik kulübede ise eski bir daktilo, bir masa, bir lamba ve bir sandalye var. Sylvia Beach kütüphanesinde bir zamanlar Simone de Beauvoir, Jean Paul Sartre ve Sylvia Beach’e ait olan kitaplar yer alıyor. Kütüphanedeki okuma salanı aynı zamanda birçok etkinliğin mekanı.Shakespeare and Company yan yana iki kitapçıdan oluşuyor. Sırtınızı Sen Nehri’ne verdiğinizde sağınızda kalan dükkan yeni kitapların satıldığı yer. Kitaplar İngilizce ve çoğu karton kapaklı. Duvarları tavana kadar kitaplarla kaplı. Kitap doz aşımından anlaşılmayan hem tematik hem de alfabetik bir düzen var. Dükkanın ön kısımlarında edebiyat hakim, derinliklere doğru, kültür, sanat, yemek gibi farklı konular kendine yer bulmuş. 


Okuma salonu
Üst kat ise çocuk ve gençlere yönelik kitaplarla Sylvia Beach’in anısına adanmış bir kütüphaneye mekan oluyor. Burada bir küçük bölüm ziyaretçilerin notlarıyla dolu, bir başka minicik kulübede ise eski bir daktilo, bir masa, bir lamba ve bir sandalye var. Sylvia Beach kütüphanesinde bir zamanlar Simone de Beauvoir, Jean Paul Sartre ve Sylvia Beach’e ait olan kitaplar yer alıyor. Kütüphanedeki okuma salanı aynı zamanda birçok etkinliğin mekanı.

"Sylvia Beach Kütüphanesine hoş geldiniz.
Kitaplar okumanız için burada ancak lütfen bu cömertliğin karşılığını
 kitapları aldığınız yere doğru sırayla geri koyarak verin."
Buraya girip de kitap bolluğu içinde kendinizi kaybederseniz girişin solunda yer alana bizim seçtiklerimizi temalı köşeye bakabilirsiniz. Shakespeare and Company’nin de tuzunun bulunduğu güzel kitaplar ver burada. Eğer yeni veya ikinci el fark etmez, kitap alırsanız ilk sayfasına kocaman bir Shakespeare and Company damgası vurulacağını bilin. Kitap aşığı bir arkadaşınız için en güzel hediye bu olabilir.



Soldaki dükkan ise ikinci el kitapların bulunduğu yer. Geç giderseniz diğerine nazaran daha erken kapanan bu bölümü öncelikle gezmenizi tavsiye ederim. Bir de sabırlı olmanızı. Çünkü bu kısımda düzen gerçekten çok az. Bazı raflar düzenlenmiş olsa da kitapların çoğunluğu yığınlar halinde her yerde, masalarda, zeminde, raflarda, sandalyelerde… 19. yüzyılda basılmış bir kitabın altından Amis’e ait bir roman onun da altından bir klasik çıkması mümkün. Eğer şansınız yaver giderse başka yerde bulamayacağınız kitapları burada bulabilirsiniz. Gerçekten sürprizlerle dolu bir yer; aradığınız bir kitabı değil ama kitabın eski sahibinin fotoğraflarını da bulmanız mümkün. Yok ben satıcıyım derseniz öğleden akşam 7’ye kadar özellikle karton kapaklı kitaplarınızı getirebilirsiniz. 


İkinci el kitaplar... Başka bir yerde Yachar Kemal de gördüm. 

Etkinlikler, etkinlikler...

2011 yılında ölen Whitman’ın kızı tarafından işletilen Shakespeare and Company sıradan bir kitapçıdan daha çok bir edebiyat merkezi gibi: çocuk saatleri, kitap klübü toplantıları, okuma ve yazma atölyeleri, söyleşiler, imza günleri, dinletiler, FestivalandCo Edebiyat Festivali…

Geçmişiyle, detaylarıyla, edebiyat dünyasına etkisiyle, aslını koruyan ilginç Shakespeare and Company kitap severler için büyülü bir dünya. Bana sadece burası yetmez diyenler için Paris’te İngilizce kitap satan kitapçılar yakında geliyor…
Sağım solum kitap.